AB raporuna göre Mad Max: Fury Road konseptli kıyamet senaryosuna oldukça yakınız
Avrupa'da yapılan federal seçimlerin ardından iklim değişikliğine karşı acil önlem çağrısı yapan yeşiller, kıta genelinde doğaya karşı duyarlılığın arttığına işaret etti. Ancak son birkaç ayın araştırma raporlarına göz attığımızda geleceğin büyük kısmının "karanlık içinde kalmış olduğunu" söyleyebiliriz.
Karamsar tablonun bilimsel açıklaması için ilk olarak bu ay Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayımlanan, bugüne dek hazırlanmış en kapsamlı biyoçeşitlilik raporuna kısaca göz atalım:
İnsanlık, karadaki yaşam alanlarının üçte birini, okyanusların üçte ikisini ve sulak alanların %85'ine zarar vermiş durumda, Okyanuslardaki aşırı avlanma deniz canlılarının üçte birini yok etti, Her yıl 300 ile 400 milyon ton ağır metal, çözücü madde ve zehirli atıklar deniz ve okyanuslara boşaltılıyor.
Özellikle son maddeye dikkat çekmemiz lazım. Çünkü su sıkıntısının giderek arttığı günümüzde 177 ülke içme suyunu deniz ve okyanus sularını dönüştürerek elde ediyor. Ancak desalinasyon (tuzdan arındırma) adı verilen yöntem dönüştürülen suyun misliyle atık madde ortaya çıkarıyor. Öyle ki, her yıl desalinasyon işlemleri sonucu ortaya çıkan atık madde miktarı ABD'nin Florida eyaletini 30 cm yüksekliğe kadar dolduracak miktarda (eyaletin genişliği 170,305 kilometrekare). Dünya genelindeki 15,906 desalinasyon tesisi, her gün 142 milyar atık üretiyor ve kimyasallar depolanmak yerine tekrar doğaya boşaltılıyor.
Suriye savaşı gibi yıkıcı bölgesel çatışmalar da su kaynaklarının kullanılamaz hale gelmesine neden oluyor. Stanford Üniversitesi tarafından 2017'de yapılan araştırmaya göre 2012-2017 arasında Suriye'nin güneyindeki tarım faaliyeti %49 azaldı. Göçün yanı sıra en büyük sebep, nehir ve su kaynaklarının kullanılamaz hale gelmesi.
İnsan eliyle yaşanan doğa katliamı, sanayi alanında önlemlerin alınmaması ve bölgesel çatışmalar su kaynaklarının hızla tükendiği bir tablo ortaya çıkarıyor. Peki 20 yıl sonra bu durum nereye varacak?
Türkiye Tehlike Seviyesinin Yüksek Olduğu Bölgede
BM'nin Ekim 2018'de yayınladığı iklim değişikliği raporu, yok olan biyoçeşitlilik ve altyapı yetersizliği nedeniyle büyük kuraklık ve su sıkıntısı yaşanacağına dair en büyük uyarılardan biriydi. İklim değişikliğini durdurabilmek için "son aşamada olduğumuzu" vurgulayan rapor, ortaya çıkacak kuraklık nedeniyle devletler ve milis grupları arasında "su savaşları" çıkabileceğinin sinyalini verdi.
BM raporunun ardından Global Environmental Change dergisinde yayınlanan harita ise geleceğin potansiyel su savaşlarının yaşanacağı bölgeleri gösteriyor. Kısaca belirmek gerekirse, Türkiye tehlike seviyesinin yüksek olduğu bölgelerden biri.
Avrupa Komisyonu Müşterek Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan harita, jeopolitik gerilimler ve nüfus artışı gibi faktörlere dayanarak ülkeler arasındaki "hidropolitik etkileşim" potansiyelini gösteriyor. Söz konusu faktörler, yakın gelecekte su bağlantılı etkileşimleri artıracak ve sınır ötesi nehir havzalarında muhtemel silahlı çatışmalar %74.9 ile %95 arasında artacak.
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan harita, muhtemel su çatışmalarının yaşanacağı bölgeleri gösteriyor.
Araştırmada yer alan Fabio Farinosi'nin sözlerine bu noktada dikkat etmemiz gerekiyor:
"Her etkileşim çatışma ile sonuçlanacak diye bir anlam çıkarmak doğru değil. Ülkelerin kuraklığa ne kadar iyi hazırlandığı ve işbirliğine ne kadar açık olduğu önemli."
Sorun şu ki, sahip olduğu tek gezegeni su savaşlarına sürükleyen insanlık kriz durumunda birbiriyle işbirliği yapmaya yakın olacak mı?
Yeraltı Sığınaklarına Konserve ve Su Depolamaya Başlayın
Araştırmaya göre su savaşlarının en yüksek ihtimal ile patlak vereceği yerler de sıralandı. Bu bölgeler Asya ve Kuzey Afrika'nın en önemli nehirleri etrafına yayılıyor. Nil, Ganges-Delta, İndus Nehri ve Dicle ile Fırat nehirlerinin beslediği bölgelerde kıyamet senaryosu ihtimali çok daha yüksek. Yani, bir Mad Max: Fury Road konseptli gelecek aslında hiç de fantezi değil.
Dahası, hidropolitik etkileşimlerin ABD'nin güneybatısı ile Meksika'nın kuzey bölgelerinde yükselme riski bulunuyor. Colorado Nehri'nin beslediği topraklarda giderek artacak olan nüfus ile zaten politik gerilim yaşayan iki ülke birbiriyle çatışma durumuna gelebilir.
Yapılan araştırmalara dayanan öngörülerin ne kadar gerçek olacağı ve ne gibi sonuçlar doğuracağını kestirebilmek çok güç. Ancak uzay-keşfinin altın çağına ilerleyen bir gezegende yaşanacak küresel çatışmalar tüm insanlığı topyekün bir kıyamete sürükleyebilir. Bu aşamada küresel diplomasinin hiç olmadığı kadar hassas olması gerekiyor. 1979'da Mısır'ın o dönemki Cumhurbaşkanı Enver Sedat, "ülkelerini savaşa sürükleyecek tek sebebin su olacağını" söylemişti. Günümüzde Nil, Burundi, Mısır, Eritre, Etiyopya, Kenya, Ruanda, Sudan, Tanzanya, Uganda ve Demokrarik Kongo Cumhuriyeti'ni besliyor. Bu da, 250 milyonun üzerinde insan demek.
Baktınız ki 10 yıl içinde su çatışmaları baş gösterdi ve önüne geçilemiyor, bir sığınak kazıp (veya satın alıp) su ve konserve depolamaya başlayın.