Bauhaus'un Kadınları
1919'da, Almanya'da Bauhaus okulunun yaratılması, mimarlık tarihinde önemli bir kırılma anıdır. Gelecek yıllarda mimarlık ve tasarım konusunda sayısız tartışmayı ateşleyecek bir ekolün ilk adımı Bauhaus'un açılmasıyla atılmıştı. Daha sonra bir kurumdan ziyade bir ideoloji ya da bir hareket haline gelen bu okul, varlığı boyunca bir dizi politik direnişle karşılaştı ve sonunda 1933'te Nazi rejimi sırasında kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Bununla birlikte, Bauhaus'un ürettiği bilgi, tüm dünyayı dolaştı ve birçok şehre damgasını vurarak zaman ve mekanın ötesine geçti.
Yüz yıl sonra, birçok kişi kendisini bu ikonik kurumda neler yaşandığını keşfetmeye, anlatmaya adadı ve çatışma ve tartışmalara zemin yaratan bu kurum birçok açıdan ele alınmış oldu. Örneğin; temel olarak kadınların katılmasına açıkça izin veren ilk eğitim kurumu da Bauhaus olmuştur. Yine de, bu birkaç kadın öğrenciye, erkek meslektaşları ile aynı muamele uygulanmadı ve ne yazık ki sadece ev içi meselelere odaklanan programlara katılmalarına izin verildi.
Bu kadınların hikayesi hafızalarda kaybolmaya mahkumdu. Ancak bugün, isimleri ve başardıkları şey, önemli bir toplumsal farkındalığın atılan ilk tohumlarından biri olarak değerlendirilebilir. Anni Albers, Gunta Stolzl, Marianne Brandt, Margarete Heymann, Gertrud Arndt, Benita Koch-Otte, Lou Scheper-Berkenkamp ve Alma Siedhoff-Buscher'ın hikayesi, Gregor Schnitzler'e Bauhaus filmi (Orijinal adıyla; Lotte am Bauhaus) için ilham verdi.
Gregor Schnitzler'in yönettiği Bauhaus, Bauhaus Arşivi'nin şu anki direktörü Annemarie Jaegg'in de desteğiyle yaratıldı. Annemarie filmi şöyle yorumluyor: “Film, bu kadınların yaratıcı deneysellik üzerine var olan bu merkezde somutlaştırdığı heves, merak ve tutku hakkında bir fikir veriyor.”
Bu drama özel olarak, ebeveynlerine rağmen, Walter Gropius tarafından yönetilen bu okula kaydolan ve eski Alman İmparatorluğundaki tarzlardan ötesine geçmeyi hedefleyen bir sanatçı neslinden gelen Alma Siedhoff-Buscher'ın kariyerine odaklandı. Film, Alman İmparatorluğu'nda endüstriden de beslenerek oluşacak yeni dönemin yol açacak bir tasarım hareketini, kadınların mimari ve tasarımdaki rolüne odaklanarak ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde kadın olmanın nasıl bir şey olduğu üzerinden yeniden getiriyor.
“Lotte am Bauhaus”