Beyoncé ve Jay-Z, Louvre Müzesi’ni Yeniden Kurguluyor
Günümüz müzik dünyası Kendrick Lamar ve Childish Gambino gibi güçlü isimlerin sosyal meselelere gönderme yapan videolarıyla gün geçtikçe hareketleniyor. Son günlerin en çok konuşulan videosu ise 16 Haziran tarihinde sürpriz bir şekilde yayınlanan The Carters ortak çalışması Apeshit.
Mona Lisa ve The Carters
Ricky Saiz yönetmenliğinde dünyanın en büyük müzesi Louvre’da çekilen Beyoncé ve Jay-Z videosu, popüler kültür ve sanatın kesişim noktasında ırkçılık ve sömürgecilik tarihine pek çok atıfta bulunuyor. Bir iletişim aracı olarak videonun önemini de ayrıca yeniden kanıtlamış oluyor.
Daha önce Jay-Z, The Story of O.J. gibi şarkılarıyla hem videoya ne kadar önem verdiğini hem de sanatla olan ilişkisini göstermişti. Ama Apeshit single’ı, Beyoncé ve Jay-Z çiftinin sanatla olan bağını bir adım öteye taşıyor. Videoda yer alan eserlere ve figürlere yakından bakıldığında aslında hepsi izleyiciye, şarkının sözleriyle beraber Avrupa tarihinden kolonileştirmeye ve günümüz dünyasının hala bir son veremediği ırkçılığa kadar pek çok meseleyi aktarıyor. Louvre gibi siyahların egzotik veya sınıfsal olarak beyazlardan daha aşağıda kategorize edildiği bir mekanı bu videoyla yeniden ele alan çift, sanat tarihinin beyaz hakimiyetini temsil eden pek çok tablosunun önünde siyahi dansçılarla beraber Batı sanatının bu kutsal sayılabilecek mekanını radikal bir biçimde baştan kurguluyor.
The Consecration of the Emperor Napoleon and the Coronation of Empress Joséphine - Jacques-Louis David Carter’ların müzedeki en ünlü tablo olan Da Vinci’nin Mona Lisa’sı önünde poz vermesiyle başlayan altı dakika, videoyu yorumlayan küratör ve sanat yazarlarına göre çiftin başarısının bir beyanı. Kendilerini hem günümüz sanatının birer yaratıcısı ve tüketicisi olarak konumlandıran ikili, aynı zamanda beyazlık üzerinden yapılandırılmış güzellik standartlarına da karşı çıkıyor. Romalıların Venüs, Yunanlıların ise Afrodit olarak adlandırdıkları tanrıçayı somutlaştıran ve Yunanistan’ın Milos Adası’ndan Louvre’a götürülmüş heykelin önündeki sahne de aynı şekilde Avrupalılık ve beyazlığın bir güç ve güzellik sembolü olmasına karşı bir duruş.
Videoda özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’yı etkisi altına almış neo-klasisizm akımı etkisindeki eserler dikkat çekiyor. Bu tabloların tarihin sömürgeleştirme adına çıktığı seferlerle ünlü lideri Napolyon dönemine ait olduğu düşünülünce, çiftin vermek istediği mesaj netlik kazanıyor. Napolyon’un ve eşi Joséphine’in Notre Dame Katedrali’ndeki taç giyme törenini resmeden ve Fransız ressam Jacques-Louis David imzalı tablonun önünde dans eden sekiz siyahi kadın dansçı ve Beyoncé, dönemin beyaz ve erkek hakimiyetine ve Tanrı’dan gelen yönetme hakkına vurgu yapıyor. Videoda yer alan diğer bir önemli eser ise 2. yüzyıldan günümüze ulaşmış Tanrıça Nike heykeli. Yunan mitolojisinde zafer tanrıçası olarak bilinen Nike’ın önünde dans eden ikili ve onlara eşlik eden kadın dansçılar bir anlamda beyazlığın ve erkek egemenliğinin bu denli yüceltildiği bir alana müdahale ederek zaferlerini kutluyor.
Louvre Müzesi’nde 20. yüzyıl öncesine ait olarak siyah bir kadının resmin öznesi olduğu tek tablo olan Portrait of a Black Woman (Negress), aynı zamanda Marie-Guillemine Benoist adında bir kadın ressamın elinden çıkma bir eser. Yine müzede sergilenen birkaç kadın ressamdan biri olan Benoist ve tablosu, bu açıdan büyük bir önem taşıyor. Fransız kolonilerinde 1800’lü yıllarda kısa bir süreliğine de olsa köleliğin kaldırılması, bu tablonun ortaya çıkmasını sağlamış. Videoda bu tabloyu görmüyoruz, fakat David tarafından resmedilen Juliette Récamier portresinin önündeki iki siyah kadının başına bağlanan beyaz örtü, yine beyaz kadın üzerinden çizilen güzellik standartlarına açık bir gönderme olarak karşımıza çıkıyor.
Portrait of a Black Woman (Negress) - Marie-Guillemine Benoist
Videoda aynı çerçevede gönderme yapılan pek çok eserin yanı sıra, dünyanın en büyük müzesi olan Louvre’da bir video çekmek bile kendi başına The Carters çiftinin gücüne bir gönderme olarak okunabilir; fakat attıkları adımın geçmişte her alanda olduğu gibi sanat dünyasında da ötekileştirilmiş siyahların müzelere yeniden girişi için öncü bir hareket olduğu söylenebilir. Sanat dünyası tarafından genellikle küçümsenen popüler kültürün ise bu alanda, tamamen beyazların bakış açısıyla üretilmiş ve sadece beyazların tüketimine sunulan sanat eserleri ile gelecek nesillere hala bu şekilde aktarılan sanat tarihi algısını kırma konusunda büyük bir rolü olduğu kesin. Beyoncé ve Jay-Z ise bu rolün farkında olarak tarih boyunca siyahların maruz kaldığı baskı ve sömürüyü popüler kültürün içine başarıyla dahil ediyor.