BU BİR İLLÜZYON DEĞİL, ZAMAN DAHA HIZLI İLERLİYOR
Bu başlık, Douglas Coupland’ın 21. yüzyıl için bulduğu sloganlardan biri ve Somerset House’daki 24/7 sergisinin bize anlatmak istediğini belki de en iyi özetleyen cümle.
Keskin sınırları olan rutinler, esnetmekten çekindiğimiz kurallar ve sürekli uymak zorunda hissettiğimiz bir düzenin içindeyiz. Çoğu zaman bu zoraki akışa kendimizi kaptırdığımızdan, bünyelerimize fazlaca yüklendiğimizin farkında bile varamıyoruz. Hayatın temposu yaş ilerledikçe ve teknoloji hayatımızı ele geçirdikçe daha da hızlanıyor; hobiler azalıp zorunluluklar artıyor.
Douglas Coupland'ın sloganları
Üniversite zamanımdan bir anektod hatırlıyorum. Bir gün algoritma sınavını beklerken hocamız geldi, sınıftakilerden biri -hocayı biraz da tiye alarak- “Hocam sınav zor mu?” diye sordu. Herkes biraz gülüp sınava girmeyi beklerken, hocamızdan beklenmedik derecede derin bir cevap aldık: “Aslında bu sorunun iki yanıtı var; ilki, bundan sonra hayatta karşılaşacağınız engellerle kıyaslarsak, hiç zor değil. İkincisi, zor olsa bile önemli değil.” Zor olsa bile önemli değil… Bu cümle hiç ummadığım anda gelip bende derin bir etki bıraktı. Hem rahatlamış hem de allak bullak olmuştum. “Nereye koşuyoruz böyle?” diye düşündüm sınava 5 dakika kala. Sonra sınav geçti, üniversite bir şekilde bitti, hocamın da bahsettiği o hayattaki zorluklar kısmına geldik.
Hayattaki zorluklar ve zorunluluklar konusunda son derece kafa açıcı fikirler edinmek için, Londra’ya, Somerset House’a yüzümüzü çevirelim. Sanat tarihi profesörü Jonathan Crary’nin 24/7: Late Capitalism and the Ends of Sleep isimli kitabından esinlenen, küratörlüğünü Sarah Cook’un üstlendiği sergide günümüz dünyasında sürekli uyanık, tetikte, hareket halinde olmamıza ve hatta belki robotik şekilde yaşamamıza dikkat çeken, 50 farklı sanatçının özgün çalışmaları yer alıyor. 24/7, kendisini “kesintisiz yaşayan dünyaya bir uyanış çağrısı” olarak niteliyor. Aslında sergi bir anlamda, hem git gide birer makineye dönüşmemizi eleştirirken hem de her birimizi rahatlatacak ve bize nefes aldıracak kapatma düğmesini arıyor.
Sergideki eserler, beş ana bölüm altında toplanıyor: gün ve gece, aktivite ve dinlenme, insan ve makine, iş ve hobi ile birey ve kolektif. Küratör Sarah Cook, bölümleri oluştururken hepimizin gündelik hayat alışkanlıklarından harekete geçtiklerini söylüyor: İşyerlerinde izole ve yalnız kalmak ya da telefonun ekranına dalıp uzun saatler kafamızı kaldıramamak… Bütüne baktığımızda Somerset House’daki her eser temelde aynı derde işaret ediyor; zamana karşı savaşımız ve bu savaşın üzerimizde oluşturduğu daha fazlasını tüketme baskısı. Somerset’in direktörü Jonathan Reekie’nin deyişiyle, “Bu sergi size telefonunuzu elinizden bırakmayı amaçlatacak ya da bir kişisel gelişim tavsiyesi şeklinde tasarlanmadı. 24/7, hayatımızda süregelen uykusuzluk, dikkat dağınıklığı ve bitmeyen işlerin etkisini fark ettirmeyi ve bizleri, bu döngüde nasıl yaşadığımıza dair yeniden düşünmeye sevk etmeyi hedefliyor.”
Machine Auguries, Fotoğraf: Luke Walter
24/7’de yer alan sanatçılardan Alexandra Daisy Ginsberg, Machine Auguries adlı eserinde merceğine insanı değil, doğayı ve bilhassa kuşları alıyor; kesintisiz yapay zekanın ürettiği bir kuş korosu yaratıyor. Ginsberg enstalasyonunu “Bu proje için çalışmaya başladığımda, gürültü ve ışık kirliliğinin kuşların birlikte şarkı söylemeleri üzerindeki etkisinden haberdar değildim. Kuşlar, şehrin gürültüsünü bastırıp iletişim kurabilmek için yüksek perdeden, uzun uzun ve erken saatlerde ötüyorlar. Artık yalnızca uyum sağlayabilenler hayatta kalıyor.” diyerek açıklıyor.
Tatsuo Miyajima'nun Life Palace'ı
Tatsuo Miyajima’nın Life Palace adını taşıyan eseri, masmavi LED ışıklarıyla dolu bir odada kendinizle baş başa kalmanızı sağlarken, Nastja Säde Rönkkö’nün 6 Months Without çalışması bize pek azımızın katlanabileceği bir alternatifi gösteriyor ve Rönkkö’nün internet olmadan geçirdiği altı ayını anlatıyor. Ve elbette başlıktaki slogan gibi birçoklarını içeren, Douglas Coupland’ın çağımıza verdiği cevaplarının oluşturduğu Slogans for the 21st Century.
24/7, 23 Şubat 2020’ye dek Somerset House’da ziyaretçilerini bekliyor. Sergiyi gezdikten, belki biraz da üzerine düşündükten sonra er ya da geç farkına varacağımız gerçek şu ki, hepimiz zaman zaman internetten önceki beynimize özlem duyuyoruz.