ELVEDA OSCAR SUNUCULARI
92. Akademi Ödülleri, 9 Şubat’ta sahiplerini bulacak. Adaylarımıza da yeterince hakimiz, hepimizin gönlünün kazananları mevcut ancak geçen haftalarda açıklanan bir karar bize uzunca bir süre düşünecek, konuşacak bir başlık verdi: Töreni yayınlayacak ABC kanalının yöneticilerinden Karey Burke, Oscar Töreni’nin bu yıl da (geçen yılki gibi) sunucusuz gerçekleşeceğini açıkladı. Biz de ister istemez soruyoruz: Hollywood’daki en popüler iş, artık rafa mı kalktı?
Açıkçası yazarken aklımıza geliyor, acaba Ricky Gervais’in Altın Küre vurgunu (hepiniz sosyal medyadan nasibinizi almışsınızdır, ama biz aşağıda bir daha paylaşalım), Akademi’nin gözünü korkutmuş olabilir mi?
https://www.youtube.com/watch?v=3vuT8ki9yM4
Belki bu yıl alınan karardaki en büyük etken, 2019’un sunucusuz töreninde reytinglerin yıllar sonra ilk defa artmış olması. Jimmy Kimmel’in sunduğu (galiba yakın zamanda onu “Son Oscar Bükücü” olarak anmaya başlayacağız) 2018 töreninin tüm zamanların en az izlenen Oscar’ı olduğunu düşününce, 2019’daki yüzde 12’lik seyirci artışının Akademi’yi memnun etmesi elbette anlaşılır bir durum. Burke’ün geçen yılki töreni işaret ederek “Çok eğlenceliydi ve sürprizlerle doluydu” tanımlamasına ne derece katılırsınız bilmiyoruz ama 2020’nin de sunucusuz geçecek olması, bizi törenin sunuculuk krizlerinin kısa tarihçesini düşündürüyor.
Gerçi bir yandan, biz Akademi’nin olaylı gündemler yaratmasına alıştık. Yanlış filme Oscar verilip geri alındığını (bknz. “La La Land değil Moonlight’mış”) gördük, “En İyi Film kategorisi reytingleri kurtarmıyor, bir de En Popüler Film ödülü verelim” çıkışlarına tanık olduk ama geçen seneki sunucu krizinde olduğu kadar çıkmaza girildiğini pek hatırlamıyoruz.
Aslına bakarsanız sunucu kavramı, geçmiş yıllarda yalnızca olumsuz bir anlam ifade etmese de, dalgalı kur gibi bir yıl döktüren, bir yıl çuvallayan isimlere tanık olmuştuk. Ama sahi, yıllarca merakla sorduğumuz “Acaba bu yılki sunucu kim olacak” sorusundan, artık yavaştan kanıksadığımız sunucusuzluk haline biz nasıl geçtik?
Önce yakın geçmişe, Kevin Hart’la ateşlenen 2019 krizine bakalım. Hart’ın homofobik şakalar içeren geçmiş tweet’leri ile başlayan ve 2019 Oscarları öncesi, törene dair hemen her gündemi gölgede bırakan tartışmalar, Akademi’nin sunucusuz devam etme kararıyla sonlamıştı ve ödüller 1989’dan beri ilk kez sunucusuz dağıtılmıştı. Dünkü açıklamaya ve yukarıdaki tweet’e bir daha bakıyoruz ve anlıyoruz ki ve Akademi bu işi sevdi.
https://www.youtube.com/watch?v=rrjaJem_uko
Hart’ın sunuculuğunun düşmesinin ardından durumu kriz gibi algılayanlar olduğu gibi, diğer yanda işi gözünde fazla büyütmeyen, hatta tiye alanlar da vardı. SNL’in, Hart’ın geri çekilmesinin hemen ardından yayınladığı “Oscar Host Auditions” adlı skeciyle Hart’a oldukça komik alternatifler sunması; “Oscar’ı kim sunsun?” sorusuna Olivia Colman’ın “Annem sunabilir” cevabı, Melissa McCarthy’nin kendisi olarak değil ama SNL’de canlandırdığı Sean Spider tiplemesiyle sunabileceğini söylemesi ya da yönetmen Spike Lee’nin “Hiçbir fikrim yok, orada olup olmayacağımı bile bilmiyorum” yaklaşımı, sanki kimsenin Oscar sunuculuğunu ciddiye almadığını gösterir nitelikteydi.
11 dakikalık facia
Bazı törenler unutulmaz ama unutulmaz olmak her zaman olumlu bir anlam çağrıştırmaz. 61. Akademi Ödülleri, 1989’un Mart ayında dağıtıldı. Geena Davis ve Jeff Goldblum, Bruce Willis ve Demi Moore gibi Hollywood’un o dönemki altın çiftlerinin boy gösterdiği, Rain Man’in, Mississippi Burning’in, Dangerous Liaisons’un hayatımıza girdiği yılın töreni, planlandığı gibi sorunsuz başlamıştı ve kırmızı halı sırasıyla misafirlerini ağırlıyordu. O gece törenin bir sunucusu yoktu, Allan Carr yapımcı olarak sorumlu olan kişiydi ve o gecenin, yıllar sonra “kariyerini bitiren 11 dakika” olarak anılacağından habersizdi. Meşhur 11 dakikayı betimleyelim: Pamuk Prenses yıllar sonra Hollywood’a çıkagelir, seyirciler arasında dolaşarak onları selamlar, ardından o akşam ona eşlik edecek Rob Lowe’u herkese tanıtır ve ikilinin, yanlarındaki onlarca figüranla birlikte sürreal, karmaşık, kamera açılarını bile şaşırtacak denli ayarsız dans gösterileri başlar. Rob Lowe’un tizleri de cabası. Tabii bu gösteriyle, Pamuk Prenses’i canlandıran ve o dönem 20’lerinin başında olan Eileen Bowman’ın da iyi bir kariyer başlangıcı yaptığı söylenemez.
https://www.youtube.com/watch?v=9mronRVvdmw
Törenin ardından aralarında Paul Newman, Sidney Lumet, Billy Wilder ve Gregory Peck’in de bulunduğu Hollywood’un önde gelen 17 ismi, yazdıkları açık mektupla yayının bir “utanç kaynağı” olduğunu dile getirdiler. Yazar Robert Hofler, biyografisini yazdığı Carr için sonradan “Allan o gösteriyle Oscar’ı yeniden yaratmayı denemişti” diyecekti. Ama ne yazık ki başarılı olamadı. Bu senenin yapımcıları Donna Gigliotti ve Glenn Weiss’a açık çağrımız, her ne planlıyorlarsa planlasınlar, 1989’u daima akıllarının bir köşesinde bulundurmaları yönünde.
Billy Crystal hanedanlığı
O günlerin ardından Akademi, sunucusuzluk riskini kolay kolay almadı. Hatta o kadar tedbirli davrandılar ki 1990’daki töreni sunan Billy Crystal’dan memnun kalınca, (dördü üst üste olmak üzere) Crystal’ın kapısını sekiz kez daha çalıp onu yakın tarihin efsane sunucusu mertebesine yükselttiler. Yakın tarihin diyoruz çünkü tüm zamanların Oscar sunuculuğu deyince akla gelen ilk isim birbirinden çarpıcı 19 performansıyla Bob Hope oluyor. Hope ve Crystal’ı beş sunuculukla Johnny Carson, dört sunuculukla Whoopi Goldberg ve Jack Lemmon takip ediyor. Ancak Billy Crystal’ın son temsilcisi olduğunu söyleyebileceğimiz istikrarlı sunuculukların devri kapandı ve bu noktada oyuncunun sahne aldığı son yılı hatırlamakta fayda var. 2012 yılının tören sunuculuğu için Eddie Murphy ismi açıklanmış ancak oyuncu, o yılın yapımcısı Brett Ratner’ın en kibar tabirle “talihsiz” açıklamaları sonucu sunuculuktan çekilmiş ve yerine Billy Crystal gelmişti. Evet, 9. kez Billy Crystal. O dönem başka isimlere soruldu mu yoksa doğrudan risksiz bir seçim olan Crystal’a mı gidildi, bilinmez ama 2012’den bu yana da Oscar reytinglerinde önce gelgitler, ardından da hızlı bir çöküş başladığı bir gerçek. Her defasında yeni bir isimle reytingleri yükseltme çabaları ne yazık ki sonuç vermiyor. Hollywood’da birçok kişinin hayalini süsleyen (ya da öyle olduğu sanılan) bu fiyakalı sunuculuk koltuğunun neden artık rağbet görmediği muammasını korusa da, ortada bazı tahminler var.
https://www.youtube.com/watch?v=vZEbwDyUe3Y
Her şeyden önce, dünyanın gözünün üstünde olduğu, ekran başındaki milyonlar ile salonu dolduran milyon dolarlık isimlerin eğlendirilmesi gereken bir akşamdan bahsediyoruz, dolayısıyla doğaçlamaya sırt yaslanamaz. Oscar sunuculuğu ciddi bir hazırlık aşamasına ihtiyaç duyuyor ve bu hazırlık açılış konuşmasını, kritik noktalarda kullanılacak esprileri, çekilecek videoları ve hatta yapılacak röportajları kapsıyor. 2017’nin sunucusu Jimmy Kimmel bu işin bütçesini de açıklıyor: Yalnızca 15.000 dolar. Milyonların dikkatini çekmek için maalesef yetersiz bir miktar.
Seth MacFarlane ise 2013’teki performansının (özellikle de “We Saw Your Boobs” gösterisinin) ardından gelen eleştirileri işaret ederek “Tüm spotların size çevrildiği, herkesin odağında olan bir iş yapınca, kaçınılmaz olarak birçok kişiden birçok fikir duyuyorsunuz” diyor ve sunuculuğun, bazen fazlasıyla göz önünde olan bir sorumluluk olduğunu söylüyor.
ABC ve Akademi, açıklamalarıyla en azından bu yılki olası sunucu krizlerine ve tartışmalarına noktayı koydular ama son söz olarak, Green Book’un yıldızı Viggo Mortensen’in geçen yıl yaptığı yorum, giderek destekçisi artan bir bakış açısını özetliyor: “Sunucu olmazsa daha çabuk biter, değil mi?