ROBOTLARIN MUTFAĞI YA DA YENİ NESİL MUTFAK ROBOTLARI
Bu restoranda tüm kontrol robotların elinde ve herkes sonuçtan memnun.
1976 yılında 3 arkadaş Los Altos, Crist Drive’daki bir garajda buluşur, geleceğe dair fikirlerini birbirleriyle paylaşır ve teknoloji dünyasını (hatta sonradan hepimizin hayatını) değiştirecek hayallerini konuşurlar. İki Steve ve bir Ronald’dan oluşan üçlü yola beraber çıksalar da, birkaç hafta sonra kurucu ortağı olduğu şirketten birkaç yüz dolar karşılığı (bugünkü değerinin birkaç milyar dolar olacağını pek öngöremeden) ayrılan Ronald Wayne, iki arkadaşını yalnız bırakır. Yollarına devam eden iki Steve, adına Apple dedikleri şirketlerini kurarlar ve biz yıllarca onların dünyamızı nasıl değiştirdiklerine şahit oluruz.
Byte adlı teknoloji dergisinin 1984 yılında yayınlanan sayısında Steve Jobs ile Steve Wozniak’ı o yıllarda garaja kapatan dertleri şu sözlerle anlatıldı:
Apple, kuruluşu gereği bir şirketten fazlasıdır. Apple, bir garajda buluşan, yalnızca büyük şirketlerin elinde bulununan bilgisayar gücünü herkese ve herkesin ulaşabileceği bir ücret karşılığında sunma görevini üstlenen iki arkadaştır.
Yaklaşık 40 yıl sonra bugün, benzeri bir manzaraya Boston’da rastlıyoruz. Bu kez garajın yerini bir yurt odası alıyor ve hikayenin kahramanları MIT’de mühendislik okuyan 4 arkadaş. Onların da dertleri Steve’ler gibi teknoloji dünyasıyla yakından ilişkili ama biraz daha, nasıl desek… Boğazına düşkün bir dert. 4 öğrenci aynı zamanda sutopu takımındalar ve antrenmanlardan sonra kampüslerine yakın restoranlarda 15’er dolar harcamaktan mutsuzlar. Karın tokluğu ihtiyacı onların aklına bir fikir düşürür: Kaliteden ödün vermeden daha ucuza yemek alabileceğimiz bir restoran istiyoruz, çok mu şey istiyoruz?
MIT'nin 4 atlısı...
Böylece Spyce doğuyor. Mayıs 2018’de Boston’ın şehir merkezinde ilk şubesini açan restoranın arkasındaki dörtlü Michael Farid, Kale Rogers, Luke Schlueter ve Brady Knight. Ve Spyce’da işler tam da istedikleri gibi yürüyor, mutfak robotların hakimiyetinde; siparişleri onlar topluyor, tüm yemekleri onlar yapıyor, temizlikle onlar ilgileniyor. Robotların elinden çıkan kızarmış tavuk, esmer pirinç ve kimchiden oluşan tabağı ya da domates soslu makarnalı tavuğu yaklaşık 7-8 dolara yiyebiliyorsunuz. Spyce’ın hızlı yükselişine kayıtsız kalamayan Maveron ve Collaborative Fund, restorana yaklaşık 25 milyon dolarlık bir yatırım yapıyor ve Michelin yıldızlı Fransız şef Daniel Boulud, artık Spyce’ın hem yatırımcısı hem de danışmanlığını üstleniyor. Tüm bunların sonucunda 4 girişimcinin, Forbes'un dünya çapında 30 yaş altındaki başarılı insanlara yer verdiği “30 Under 30” listesine girmeleri de beklenmedik değil.
Bugün 27 yaşında olan şirketin (bakmayın şirket dediğimize, restoran) CEO’su Michael Farid, vizyonlarını şöyle dile getiriyor:
“Günden güne bir teknoloji firması inşa etmektense bir restoran kurma fikri bizi daha çok heyecanlandırıyor. Yaptıklarımızı kendimiz için yapıyoruz, başkası için değil.”
Kuruculardan Kale Rogers ise hikayenin başına değiniyor:
“En başından beri robotların büyük yardımı dokunacağını düşünüyorduk. Bu işte çok fazla operasyonel süreç var ve robotlar yardımıyla bu süreçlerin çoğunu otomatik hale getirebiliriz.”
Spyce’a girdiğinizde sizi bir kiosk karşılıyor, karşınızdaki menüden -ki menü farklı dünya mutfaklarından seçenekler barındırıyor- istediğiniz tabağı oluşturuyorsunuz ve siparişiniz 2-2.5 dakika içinde robot eller tarafından hazır ediliyor. Ardından mutfağında insan çalıştırmayan restoranın mutfağa girmeyen garsonları (evet, alıştığımız ve bildiğimiz garsonlar) istediğiniz soslarla yemeğinize son dokunuşu yapıp size servis ediyor. Siz yemeğinizi yerken robotlar kendi kendilerini temizleyip bir sonraki siparişe hazırlanıyor. Fotoğrafta da gördüğünüz turuncu kutu, mutfağın olmazsa olmazı. Altındaki robot aşçılara gerekli tüm malzemeleri özenle taşımak onun en önemli görevi.
Peki yanına gidip “elinize sağlık” diyebileceğiniz bir şefi bile olmayan bu restoranın yolu, dünyanın her yanında restoranlar işleten Michelen yıldızlı bir şefle nasıl kesişiyor? Açıkçası ilk adımı beklendiği üzere MIT ekibi atıyor ve Boulud’a ilginç bir yoldan ulaşıyorlar. Söz konusu yemek fiyatlarını fazla bulup kendi robotik restoranlarını açacak kadar vizyoner ve çizginin dışında mühendis adayları olunca, Daniel Boulud’un internet sitesindeki iletişim sayfasıyla yetinmemeleri de oldukça anlaşılabilir. Onlar da oraya taleplerini yazıp cevap beklemek yerine şefin mail adresini tahmin ederek ona akıllarındakini anlatıyorlar. Fikirden etkilenen Boulud, birkaç hafta sonunda Spyce’da bir yemek tadımı yapmayı kabul ediyor ve robotların elinden çıkanlar şefi memnun ediyor. Mutlu son.
Farid, öncelikli amacının bir restorandaki bulaşık yıkama, ocağın başında bekleme ya da tabak hazırlama gibi yorucu ve kimi zaman tehlikeli operasyonları otomatikleştirip robotların kontrolüne vermek olduğunu söylüyor. Robotlarla birlikte aynı anda restoranda bulunan insan çalışanların sayısı ise vardiya başına 2 ile 5 arasında değişiyor.
Spyce, Boston’da bugün günde yaklaşık 500 kişiye hizmet veriyor ve büyüme planları yakın görünüyor. Bunu yaparken de kaliteden ödün vermiyorlar. Rogers, yaklaşımlarını açıklıkla dile getiriyor:
“Açıkçası en önemli şey yemek ve yemeğin kalitesi. Biz belli bir yemeği dışarıda olduğundan daha ucuza satmayı hedeflemiyoruz; belli bir ücret karşılığında alabileceğiniz en iyi yemeği size sunmayı amaçlıyoruz.”
Antrenmaları sonrası daha iyi bir yemek yeme isteğiyle alıştığımız restoran kültürünü değiştirmeye aday bir sonuç ortaya çıkaran gençler, pek yakında hayatımıza yeni Spyce restoranları sokmaya da kararlı görünüyorlar ve robotların insanı memnun eden yükselişi hızlanıyor.