Şahika Ercümen: ''Tüm hücrelerinle istemek diye bir gerçek var bu hayatta''
‘Doğuştan yetenek’ lafının doğru olmadığının en canlı kanıtı olabilirim...
Sanırım ortaokul yıllarıydı. Bir Anadolu lisesinde okuyordum ve dersler öğleden sonra başlıyordu. İleride derecede astım hastasıydım ve doktorum bırakın sporu, sokağa çıkmamı bile yasaklayacaktı neredeyse. Dalış sporunu yapmayı her şeyden çok istiyordum oysa.
Ailem ‘Hasta olacaksın, spor yapma’ dedikçe, okula öncelik vermemi istedikçe, daha çok istedim. Ailemle şöyle bir konuşma yaptığımı hatırlıyorum:
“Ben bu sporu yapmayı ve sonunda milli takıma seçilmeyi çok istiyorum. Çünkü benim üniversite eğitimimde bana burs kazandırabilir, birçok avantaj sağlayabilir... Ha bu arada üniversite için, ortaokuldaki ortalaman çok da önemli değilmiş, ben de en azından 1-2 senemi bu spora ağırlık vererek geçireyim, notlarım 5 yerine 3 de olsa bir senelik deneyelim. Bakın, sağlığıma da kavuşuyorum bu sporu yapınca...”
Bir senelik deneme süresi vardı önümde. Bir senede içinde sağlığım düzeldi, düzenli spor hayatımı değiştirdi, notlarım da en azından sınıfı geçecek düzeyde geldi. 1-2 sene içinde milli takıma seçildim ve hayatım işte böyle değişti.
https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=dsdPO0QKh5k
‘Doğuştan yetenek’ şart değil
Büyük fotoğrafını görmeye çalış önce. Mental olarak bu işi ne kadar içten isteyip istemediğini ölç. Bir işte bir başarı varsa kesinlikle arkasında sonsuz bir istek ve tutku vardır. Tutkuyla yaptığın bir işte zaten çok çalıştığını anlamıyorsun, sana iş gibi gelmiyor. Saatlerce dalabilir, sudan çıkmayabilir, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeyebilirim. Birileri bana “Hadi artık...” deyip, beni zorla sudan çıkartana dek...
‘Doğuştan yetenek’ lafının doğru olmadığının en canlı kanıtı olabilirim. Fiziksel olarak dezavantajlarım vardı. İleri derecede astım hastasıydım ve doktoruma sorsanız beni asla suya sokmazdı. Zihinsel olarak o kadar çok istiyordum ki sağlığımın buna müsait olup olmadığı bile ikinci planda kalıyordu. Tüm hücrelerinle istemek diye bir gerçek var bu hayatta.
Vücudum, tüm hücrelerim kendini tek bir hedefe şartlıyor, her şey ona göre işlemeye başlıyor. Altın kriter de bu olmalı hayatta. Başarı formülü kişiye, duruma göre değişken. Benimkisi zaman içinde hiç değişmedi: Çok istemek, çok çalışmak, en az da yetenek.
Gerçekten ‘an' da kalabilmek...
Zamanla şunu anladım: O an her ne yapıyorsanız, bir işe kendinizi yüzde yüz verdiğinizde daha iyi iş çıkarıyor, daha mutlu oluyorsunuz. Anda kalabilmek kadar değerli bir şey yok aslında. Facebook’tan mesaj mı gelmiş, akşam ne yapacaktım, ne yiyecektim gibi sonsuz düşüncelerle yorulmak yerine sadece o an yaptığına odaklanmak, onu düşünmek tarif edilmesi zor bir haz veriyor insana. O kadar büyük bir haz ki bunu deneyimledikçe daha fazlasını yapmak istiyorsun.
Bunun da bir zamanı var; antrenman istiyor, pratiklik gerektiriyor. Kasları çalıştırmaktan pek farkı yok.
“Şu an bu konuya konsantre olmalıyım, başka bir şey düşünmeyeyim” demekle olmayacak. İlla ki aklına başka bir şey gelecek, en fazla 2-3 dakika ‘o an’ da kalabileceksin. Vazgeçmemek önemli. Nefesini takip et, meditasyon denemeleri yap. Hayata kendini hazırlaman adına atabileceğin en önemli adımlar bunlar. Çünkü, anda kalabilmek her şeyden daha değerli.
Fotoğraflar: Pera Office
Şahika Ercümen’in 15 Kasım 2016 tarihli ‘Kolektif Talks’ konuşmalarından derlenmiş, editlenmiş; bazı cümleleri açıklık adına düzeltilmiştir.