Aklınızdan Neler Geçiyor
24 saat boyunca aklınızdan geçen her düşüncenin bir kaydı olsa ortaya nasıl bir tablo çıkardı acaba?
Gün içerisinde bir işle uğraşırken tamamen alakasız, gelişigüzel düşüncelere siz de her insan gibi kapılıyorsunuzdur elbette. Bir arkadaşınız size heyecanla en son buluşmasını anlatırken aklınıza aniden dört saat önce marketten almayı unuttuğunuz acı sos geliyordur. Ya da güneşli bir günde neşeniz yerinde sahilde koşarken, sebepsizce çocukken yaşadığınız utanç verici bir olay gözlerinizin önünde canlanıyordur muhtemelen.
Nörologlara göre beynimizdeki düşüncelerin %50’si spontane gelişiyor. Yani dış dünyadan aldığımız herhangi bir uyarıcıdan bağımsız olarak oluşuyorlar. Beynimiz spontane düşünceler üretmek için hiç durmadan çalışıyor ve bu da aklımıza gelen her türlü görüntü, vizyon, fikir, hayal ve sorunun yarısının istemsizce oluşmasına ve davetsiz bir şekilde zihnimizde belirmesine yol açıyor.
Düşüncelerimiz, hayatımızı nasıl yaşadığımızı, nasıl bir birey olduğumuzu ve hayatta karşılaşacağımız durumları belirler. Bu nedenle son derece önemli ve kendini geliştirmek isteyen her bireyin üzerinde çalışması gereken bir konu başlığıdır. Peki yalnızca yarısını kontrol edebildiğimiz bir konu üzerinde nasıl hakimiyet kurarız?
Herhangi bir konu hakkında kontrol sahibi olabilmek için o konuyu öncelikle tanımak gerekir. Bu nedenle biz de spontane gelişen düşüncelerimizi ve etkilerini inceleyerek başlayalım derim. Zihnimizde gelişigüzel beliren spontane düşünceler bizi daha yaratıcı bireyler yapar ve problem çözme mekanizmamızı tetikler. Duş alırken işte yaşadığınız bir problemle ilgili aklınıza harika bir fikir gelmesi gibi, spontane düşünceler bize kalıpların dışında düşünme becerisi sağlar. Aynı zamanda çevremize ve içinde bulunduğumuz ortama uyum sağlamamıza katkısı olur.
Sorun şu ki, bu son derece faydalı ve kendi kendine işleyen mekanizma, olumsuz düşünceler üretmeye başladığında hayatı bir zindana çevirebilir. Spontane düşünceler karanlık bir taraftan geldiklerinde anksiyete, depresyon ya da paranoya gibi psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilir. Sürekli bir korku ve endişe halinde yaşamanıza neden olabilir, insanlarla bağ kurmanızı hatta evinizden bile çıkmanızı zorlaştırabilir.
Felaket senaryoları ile aranız nasıl?
Ortada hiçbir sebep yokken zihninizde beliren bir kaza görüntüsü, ölüm ya da terk edilme korkusu, topluluk içinde rezil olma endişesi ve geç kalma, kovulma, düşme, dışlanma gibi felaket senaryolarının zihninizde belirerek oynaması sizi bir panik haline soktuğu gibi kontrol edemediğiniz takdirde bu tür durumların gerçekleşerek başınıza gelme şansını da artırmaktadır. Bu nedenle aklımızın içinde olan biteni düzenlemek ve olumsuz düşünceleri içimizde herhangi bir korku ya da endişe hissiyatını tetiklemeden önce çözmek son derece elzemdir.
Siz de farkındasınız ki istemsizce oluşan düşüncelerin bir kapatma şalteri yok. Eğer olsaydı bile oluşumlarını engellemek, yaratıcılık ve problem çözme becerileri açısından bindiğimiz dalı kesmek anlamına gelirdi. Bu noktada yapabileceğimiz tek şey, davetsizce aklımızda canlanan düşüncelerimizi olumlu tarafa çekmek ve orada tutmak için çabalamak olabilir. Bunun için de bugün itibariye ile ruh beden ve zihin üçgeninde nasıl bir durumda olduğumuzu anlamamız gerekir.
Konunun uzmanlarına göre bir kişi eğer stres ve baskı altındaysa, suçluluk hissediyorsa, çok düşünme (overthinking) eğilimi taşıyorsa, yakın zamanda bir kayıp yaşamışsa ya da bu şekilde bir tehdit algılıyorsa ve son olarak uykusuz kalmışsa, olumsuz düşünceler üretmeye çok daha meyilli olacaktır.
Bu durumlardan herhangi bir tanesi size uyuyor mu?
Kendinizi bu maddeler başlığı altında bir inceleyin. Uyku düzeninize, stres durumunuza ve genel duygudurumunuza bir bakın. Eğer yukarıda saydıklarımdan biri ya da birkaçını kendinizde görüyorsanız gerekli yaşam tarzı değişikliklerini yapabilir ve/ya da profesyonel destek alabilirsiniz.
Spontane düşüncelerinizi tanıyın
İkinci olarak düşüncelerinizi gözlemleyerek devam etmenizi istiyorum çalışmaya. Davetsizce zihninize giren düşünceler genellikle olumlu mu yoksa olumsuz mu? Olumsuz olanların ortak paydaları nedir? Genel bir başlık altında toplamak gerekse olumsuz düşüncelerinizi, ne gibi temalar ortaya çıkıyor? Yetersizlik mi? Sevgisizlik ya da yalnızlık mı? Bu düşünceler hangi şart ve durumlar altında daha sık oluşuyor? Televizyon karşısında otururken mi, koşarken mi, yemek yaparken ya da önemli bir iş toplantısı sırasında mı yoksa çok mutlu bir an yaşarken mi aklınız başka yerlere kaçıyor?
Bu sorulara cevap ararken kendi aklınız, düşünce şekliniz ve temelde yatan korkularınız ile ilgili bir sürü inanılmaz faydalı veri toplamış olursunuz. Böylelikle olumsuz düşüncelerinizi tetikleyen durumlardan uzak kalmayı tercih edebilir ve sizi rahatlatarak olumlu düşüncelerin oluşmasını sağlayan etkenler etrafında bir hayat kurabilirsiniz.
Siz düşünceleriniz değilsiniz
Aklınız, odaklanması gereken konudan başka bir yere saptığında fark edecek şekilde eğitebilirsiniz kendinizi. Bunu yapabilmek düşünceleriniz ile aranıza bir bariyer koymak demektir. Birçok insan kendini düşüncelerinin toplamı zanneder. Yani düşünen bilinç ile kendi bilincinin aynı olduğunu sanır. Halbuki arada bir ayrım vardır. Kendinizi düşünceleri gözlemleyen bir bilinç olarak ayırıp, gözlemci koltuğuna oturduğunuzda, oluşan olumsuzlukları içselleştirmez ve gelip geçmelerini daha nötr bir yerden izleyebilirsiniz. Bu şekilde daha az kaygı ya da korku hisseder ve olumsuz düşüncelerin üzerinizdeki etkilerini azaltmış olursunuz.
Uygulayabileceğiniz bir diğer yöntem, olumsuz bir düşünce yoluna saptığınızı fark ettiğinizde tam tersi olumlu senaryoyu hayalinizde canlandırmaktır. Örneğin beklenmedik bir anda hayatınızın bir noktasında arkadaşsız kalacağınız ya da yalnız öleceğiniz ile ilgili spontane bir düşünce aklınızda belirdiğinde bu düşünce dizisini takip etmek yerine kendinizi kalabalık sofralarda, etrafınız sevdiklerinizle çevrili bir şekilde gülerken ve eğlenirken hayal edebilirsiniz. İlk başlarda bunu yapmak zor gelse bile zamanla daha kolaylaşacak ve olumsuz düşüncelere verdiğiniz ilgi ve yoğunluk azaldıkça, beyninizde oluşma oranları da azalacaktır.
Spontane düşüncelerimiz kimi zaman bizi tehlikelerden koruyan bir uyarı, kimi zaman harika bir çözüm, kimi zaman da başarısızlık ya da yetersizlik korkusundan kendi kendimizi sabote etme teşebbüsü olabilir. Hiçbirini öteleyip, itelemeden, herhangi bir direnç göstermeden bize hizmet ediyor mu etmiyor mu diye sorgulayarak faydalı gördüklerimizi alıp, zararlı gördüklerimizi de yukarıda bahsettiğim şekilde değiştirerek kendi kendimizi iyi gelmeyi başarabiliriz.
Bu konuya ufak bir farkındalık ile ışık tutmayı seçtiğiniz anda harika geri dönüşler alacağınıza ve düşünceleriniz üzerinde kontrol kabiliyetinizi büyük ölçüde artıracağınıza hiç şüphem yok.