Alemşah Öztürk: Önce düşmeyi öğreneceksin. Dibine kadar.
Düşmeden yükselmek, el vermeden ilerlemek mümkün değil. Tecrübeyle sabit!
Plan şart. Hele yaklaşımınız kendi işimi yöneteyim, kendi denizimin büyük balığı olayım niyetindeyseniz ihtiyacınız aslında çok basit: Bir iş planı!
https://www.youtube.com/watch?v=r0RExK64nG4
Benim iş planım tam olarak da buydu.
Sistem hep aynı:
Her 5 yıl için kendine bir iş planı çizmek, bu zaman zarfında çözeceğin işleri önüne dökmek, daha sonra bu süreyi yılları bölmek, aksiyon planlarına dökmek. Çok erken yaşta kendi ajansını kurmak, büyütmek ve satmak tesadüf değil; olamazdı da. Bununla sınırlı değil; başarının etkenleri çok.
Belki de en önemlisi: Etrafını bir işi senden daha iyi yapabilen insanlarla doldurmak ve onları doğru insan, araç ve çevreyle güçlendirmek. Bir patronun en önemli, hatta belki de tek görevi bu olmalı. Başka türlü ilerlemen, gelişmen mümkün değil.
Hep kendinden daha zayıf birilerini işe alan patron, vizyonunu kısıtlar. Körelir, gider. Zorlayacak, yukarı/ileri çekecek birileri gelmeli. Zincir böyle kurulmalı.
İYİ BİR ŞİRKET DEDİĞİN...
Herkesin yeteneği farklı. Bazısı delegasyonda iyidir; işi bilmez ama çok iyi dağıtır. Bazısı büyük resmi iyi görür; detaya inemez, inerse çıkamaz.
Misal: Detaya girdiğinde kaybolan biriyim. Benim yanıma işi çözen ve parçalara ayıran, mühendis kafalı biri konmazsa ben yıllarca vizyon konuşurum ve o vizyon asla hayata geçmez.
Her kademede her zaman senden daha iyi, daha farklı niteliklere sahip olan birilerini alman bu yüzden önemli. Bir şirket anca bu şekilde gelişebilir. Öteki türlü hep kötüye gider. Hayat dediğin zaten erozyon üzerine kurulu; doğa böyle işliyor. Taze kan, bu yüzden hep şart.
Şu gerçeği de unutmamalı: Bir insanın her konuda iyi olma ihtimali yok. Böyle diyen bir yönetici varsa kesinlikle yalan söylüyordur; inanmayın.
Bir insan maksimum iki konuda çok iyi olabilir. Bir konuda çok iyi, bir konuda iyi, diğerleriniyse anca üstünkörü bilebilir.
DÜŞMESİNİ BİLECEKSİN
Hayatta düşmek kadar daha normal ve doğal bir eylem olamaz.
Kendi ekibime de sık sık hatırlattığım bir cümle: Düşüyorsan -ki düşeceksin- bırak, en dibe kadar, kafanı kolunu vura vura düş. Anca o zaman ayağa kalktığında hissettiğin ağrılardan bir ders çıkarabilirsin. En azından bir daha düştüğünde ne tarafa doğru düşmemen gerektiğini bilirsin. Bu da bir şey.
Risk, iki taraflı ve çok katmanlı; düşmek kadar doğal ve hayatın bir parçası. Risk almadan, bazı noktalarda çuvallamadan, ileri adım atmak zor. Kendimden örnek: Yeni oluşum 4129grey’ın ‘patlama olasılığı’ yüksek. Yine de denemek, elimden geleni yapmak istedim. Henüz konuşmak için erken. Umarım istediğimiz gibi olur.
Olmasa da sorun değil. Başarısızlığı, hayatın doğal bir parçası olarak gördüğün sürece!
Alemşah Öztürk | 4129Grey, Chief Happiness Officer