Bilime göre hayatımızda en yalnız olduğumuz 3 dönem hangileri?
Bilim, yalnızlık ile mücadele veren insanların hayatlarında en dikkat etmesi gereken üç dönemi belirledi.
Yalnızlık insan sağlığı için en büyük risklerden birini temsil ediyor. Öyle ki, geçmişte yapılan araştırmalar yalnız insanların çok daha fazla sağlık sorunu yaşadığını, hatta daha kısa ömürlü olduklarını ortaya çıkardı.
Yakın geçmişteki araştırmalara kısaca değinerek konunun ne kadar hassas olduğunun altını çizelim:
Brigham Young Üniversitesi tarafından 2015 yılında izolasyon ve yalnızlık üzerinde yapılan araştırmalar, binlerce kişiden alınan veriler doğrultusunda her iki unsurun "erken ölümlerde %50 artışa neden olduğunu" ortaya koydu. Her iki unsurun aynı zamanda yüksek tansiyon, yüksek kolestrol, depresyona neden olduğu anlaşıldı. İzolasyon ve yalnızlığın aşılamaması halinde ise durumun daha kötüye gittiği ve algı problemleri ile Alzheimer'ın baş gösterdiği tespit edildi.
Yukarıdaki bilgiler yalnız kalmanın ne kadar korkunç bir durum olduğunu özetleme yeter. Ancak bilime göre durum daha da kötüye gidiyor. Hatta ABD'de yalnızlık obeziteden daha büyük bir sağlık sorunu haline gelmiş durumda. Dünya genelinde evlilikler azalıyor, insanlar giderek daha dijital ve anti-sosyal olmaya başlıyor. Nihayetinde, kendisini yalnızlığa hapsedenlerin kendi elleriyle hayatlarını kısalttığını söyleyebiliriz.
İnanmayanlar için 2010 yılında PLOS Medicine dergisinde yayımlanan en kapsamlı "yalnızlık" araştırmasının sonuçlarını verelim: 308,849 kişinin katıldığı toplam 148 araştırmadan toplanan verilerin analizi, güçlü sosyal ilişkileri olan insanların kendilerini izole edenlere kıyasla daha uzun yaşama ihtimalinin %50 daha fazla olduğunu ortaya koydu.
UC San Diego'da nöropsikiyatrist olan Dilip Jeste ve ekibi tarafından 27 ile 101 yaş arasındaki 340 kişi arasında yapılan araştırma, yalnızlığın yaş ilerledikçe ortaya çıkan bir sorun olduğu düşüncesini çürüttü.
Psikolojik sağlık değerlendirmelerinin sonuçlarına göre yalnızlığın tavan yaptığı üç dönem belirlendi: 80'li yaşların sonları, 50'li yaşların ortaları ve 20'li yaşların sonları.
Hangi Yaşlar Hangi Krizleri Yaşıyor?
Araştırmacılar, kesin faktörleri belirleyemese de bu dönemlerde ortaya çıkan yalnızlığın ağırlıklı olarak yaşlar ile bağlantılı olan zorluklar ve stresten kaynaklandığını belirtti. Jeste, 20'li yaşların sonlarında yalnızlığın neden tavan yapıyor olabileceğini şu şekilde açıklıyor:
"Bu dönem genelde kişinin kritik kararlar aldığı yılları temsil ediyor. Yaşıtlarınızın sizden daha iyi kararlar aldığını düşünüyor ve kararlarınız üzerindeki pişmanlıklar nedeniyle suçluluk hissediyorsunuz."
50'li yaşların ortalarında ise insanlar "orta yaş krizine" giriyor. Bu dönemde yaşanan sağlık sorunları insanların ölüme karşı olan bilinçliliğini artırıyor.
80'li yaşların sonlarına gelindiğinde ise yalnızlığın psikolojik tesiri tekrar güçlü bir şekilde ortaya çıkabiliyor. Fiziksel yorgunluğun yanı sıra hafıza kaybı ve arkadaş ile eşinizin ölümü durumu daha da kötüleştiriyor.
Dikkat edilmesi gereken nokta ise yalnızlığın ne zaman ortaya çıktığından çok ne kadar "şiddetli" olduğu. Maalesef bu süre giderek artıyor. ABD merkezli geçmişteki araştırmalar %17 ile %57 arasında değişirken, 2018 tarihli en son araştırmada yalnızlığın kalıcılığı %76 olarak belirlendi. Bu sonuç araştırmacıları korkuttu çünkü bu kadar şiddetli yalnızlı çeken deneklerin hiçbiri ileri derece depresyon veya şizofreni gibi ciddi zihinsel sorunlara maruz kalmamıştı. Sonuçlar, normal insanlar arasında yalnızlığın giderek ciddi bir hastalık haline geldiğine işaret etti.
Bol Kitap Okuyun!
Jeste ve ekibi araştırmanın son kısmında yalnızlığı farklı bir açıdan ele almak istedi. "San Diego Wisdom Scale" olrak adlandırılan test, insan beyninin belli bölgeleri ile toplumsal davranışlarını, duygusal düzenlerini ve yansımalarını, tolerans ve kendini anlama gibi yeteneklerini ilişkilendiriyor.
Deneylerde, araştırmacılar akıl ve yalnızlık arasında ters orantılı ilişki bulunduğunu keşfetti. Kısaca, daha bilge, akıllı insanların daha az yalnızlık çektiği anlaşıldı.
Araştırmada yer alan Ellen Lee'ye göre bu sonuç "bilgeliği ifade eden empati, tutku ve duygusal yönetim gibi özelliklerin yalnızlığa direnç oluşturması" olarak açıklanabilir.
Nihayetinde araştırmacılar yalnızlığı "farklı şekillerde ele almaları gerektiğini" belirterek bu sorunun sadece sosyal izolasyandan kaynaklanmadığını belirtti. Jeste, "Bir insan yalnız olabilir ama böyle hissetmeyebilir, öte yandan insanlar arasında olan biri kendini yalnız hissedebilir. Önemli olan insanlar arasında bağlantı sağlayabilmek" ifadesini kullandı.
En önemisi de bu değil mi?