COVID-19 Salgınının Arkasındaki Matematik
Dünya gündemine oturan COVID-19 salgınına ilişkin gözler devlet yetkililerden, bilim adamlarından ve sağlık profesyonellerinden gelecek açıklamalara çevrilmişken, koronavirüse ilişkin günlük haberler de matematikle dolu: Oranlar ve veriler, çizelgeler ve grafikler, olasılıklar… Salgını ve bununla ilişkili tüm sosyal ve ekonomik sonuçları anlamaya çalıştığımız bugünlerde matematiksel ve istatistiksel okuryazarlık mevcut krizi anlamak için büyük önem taşıyor. Önlemlerin alınması geciktiğinde ne olur? Sosyal mesafeye uymamanın sürece etkisi nedir? Normale dönmek ne zaman güvenli olacak? Bu sürecin ekonomiye etkisi ne olacak? gibi pek çok soruya yanıt ararken işte salgının arkasındaki matematik:
406 sadece bir sayı değil!
Fiziksel teması azaltmak için alınan önlemlerden sosyal mesafelendirme, COVID-19 gibi damlacık ve temas yolu ile bulaşan bir hastalığa karşı ilk savunma hattıdır. Bu önlemin enfeksiyonun yayılmasının önüne geçme noktasında nasıl bir etki yaratabileceğine bakacak olursak; Kaliforniya San Diego Üniversitesi tıp profesörlerinden Robert A. J. Signer'ın hesaplamaları 3 farklı senaryo özelinde 30 günlük süre zarfında yeni enfeksiyonların sayısını tahmin etmeyi mümkün kılıyor. İlk senaryoya göre sosyal mesafeye uyulmazsa enfekte olmuş bir kişi ortalama olarak 5 gün içinde virüsü 2,5 kişiye geçiriyor. 30 gün sonunda ise yeni enfeksiyon sayısı 406’ya ulaşıyor. Bu noktada alınacak yüzde 50'lik bir tedbir ile 30 gün sonra bir kişinin neden olduğu yeni enfeksiyonların sayısı ortalama 15 kişiye gerilerken, yüzde 75'lik bir değişiklik ile ise 2,5 yeni vaka tespiti ile sağlık hizmetleri üzerindeki yükün büyük ölçüde azalabileceğine ve ülkelerdeki yeni vaka tespitinin de hızlı bir şekilde gerileyeceğine dikkat çekiliyor.
Zamanlama her şeydir
Yukarıdaki sayılar matematiksel tahminlerin sonuçları olmakla birlikte, uzmanlar sosyal mesafeleri çeşitli açılardan da ele alıp inceliyor. Yapılan bir araştırmada salgını önlemek için gereken sosyal mesafe tedbirlerinin zamanlaması ve büyüklüğünü belirlemek için simülasyonlar kullanılmıştır. Buna göre okulların kapatılması, semptomların görüldüğü anda kişilerin karantinaya alınması, bireyin yüzde 50 oranında evden çalışma ortamına sahip olması, bireylerin toplulukla olan temaslarını her gün yarıya indirmesi ve bu 4 önlemin aynı anda uygulanması ile vaka sayılarının kontrol altına alınabileceği öngörülüyor. Araştırmanın sonuçlarına göre herhangi bir önlem alınmadığında nüfusun yüzde 65'inin hastalığa yakalanabileceği tahmin ediliyor. Ancak, bunun yerine 4 önlemin bir kombinasyonu uygulandığında 4 haftalık bir gecikme ile önlemin alınmasının bu oranı yüzde 45’e, 3 haftalık gecikmede yüzde 21’e 2 haftalık gecikmede ise yüzde 7’ye çekeceği belirtiliyor. Burada özetle sosyal mesafe tedbirleri gecikmeyle hayata geçirilirse vaka sayısının da önemli ölçüde artacağı gerçeğidir.
Grafikler ne anlatıyor?
Koronavirüs vakalarındaki değişim oranlarını gösteren grafikler normale dönüşün ne zaman başlayabileceğine, sürecin ne zaman sona erebileceğine ilişkin tahminleri kolaylaştırıyor. Gerçek zamanlı dünya istatistiklerine yer veren “Worldometer” internet sitesinde yer alan Türkiye özelindeki veriler ve grafikler incelendiğinde günlük vaka sayısındaki ve aktif vaka sayısındaki düşüş dikkat çekiyor. Günlük vaka sayısı 11 Nisan’da şimdiye kadarki en yüksek seviyesini görmesinin ardından zaman zaman yükselişe geçse de aşağı yönlü trendini sürdürüyor. Aktif vaka sayısının ise 25 Nisan itibarıyla düşüş eğilimine geçtiği gözleniyor. Diğer tüm parametrelerin sabit kalması, tedbirlerin/önlemlerin devam etmesi durumunda haziran ayında toplam vaka sayısında da stabile geçiş bekleniyor.
Geçmiş geleceğin feneri
COVID-19 salgını dünyanın karşılaştığı ilk epidemiyolojik kriz değildir. Amerikan New York Times gazetesinde yer alan bir makalede 1918’den günümüze kadar karşılaşılan büyük salgınlar ve etkileri ele alınıyor. Alan Cowell tarafından kaleme alınan makalede yer alan salgınlara ilişkin veriler günümüze de ışık tutuyor. Makalede 1918-1919 yılları arasında görülen İspanyol Gribi’nin yaklaşık 50 milyon insanın ölümüne neden olduğu belirtilirken, 1968'de ortaya çıkan Hong Kong Gribi’nin de sosyal izolasyon sağlanamaması sebebiyle 1 milyonu aşkın kişinin hayatına mal olduğu ifade ediliyor. Ayrıca devam eden küresel bir pandemi olan AIDS, tarihi bir pandemi olan Domuz Gribi’nin yanı sıra ve SARS, Ebola, MERS gibi salgın hastalıklar da koronavirüsün mevcut sürecini anlama noktasında önem taşıyor.
Küresel ekonomiye etkileri
Koronavirüs pandemisinden kaynaklanan ekonomik zararın büyüklüğünü net bir şekilde ortaya koymak mümkün olmasa da ekonomistler arasında küresel ekonomi üzerinde ciddi olumsuz etkilerinin olacağına dair yaygın bir fikir birliği var. Almanya merkezli istatistik portalı Statista’nın araştırmasına göre 2020 yılında küresel reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) koronavirüs pandemisi nedeniyle bir önceki yıla kıyasla yüzde 0,5 oranında azalması bekleniyor. G20 ülkelerinde ise 2020 yılında GSYİH’deki gerilemenin bir önceki yıla oranla yüzde 0,4 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
KAYNAKLAR:
https://www.statista.com/topics/6139/covid-19-impact-on-the-global-economy/
https://www.statista.com/chart/21198/effect-of-social-distancing-signer-lab/