“Girişimci” toplum olmak
Artık dünya ekonomisine yön veren en önemli gücün girişimcilik olduğunu biliyoruz. Profesyonel yaşamda da rekabetin itici gücü artık hiç şüphesiz ki girişimcilik ruhuyla ortaya çıkan yenilikçi fikirler. Günümüz bilgi çağının hızla artan rekabet ortamında sadece kişi ya da şirketlerin değil, devletlerin de ayakta kalması ve etkin olmasında girişimciliğin getirdiği ekonomik gelişmişlik önem taşıyor. Özellikle sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişle birlikte girişimciliğin büyük önem kazandığına tanıklık ediyoruz.
Aslında girişimcilik insanlık tarihi kadar eski bir kavram. Uygarlığın farklı dönemlerinde farklı formlarda karşımıza çıkıyor. İlk aleti yapanlar da girişimciydi ateşi bulanlar da… Tıpkı bilgisayarı icat eden, sosyal medya platformlarını yaratanlar gibi…
Gençler girişimcilik kültürünü yaşamlarına adapte etme konusunda hem daha hevesli hem de daha başarılılar. İşte bu nedenle artık yeni nesli anlamak, onların beklentileri hakkında fikir sahibi olmak şirketler için de hayati bir önem taşıyor. Çünkü gençler, hem iş gücü piyasasında kurumlara katma değer sağlayacak yenilikçi bakış açılarıyla çok değerli bir yetenek potansiyelini temsil ediyor hem de zor beğenen, çokça eleştiren ve seçici bir tüketici kitlesini oluşturuyorlar. Son yıllarda yapılan onlarca araştırma, gençlerin kariyer hedefinde girişimcilik ve yaratıcılık gibi özelliklerini kullanabilecekleri bir iş hayatının bulunduğunu ortaya koyuyor.
İş dünyası kurum içi girişimleri teşvik etmeli
Büyük şirketlere girip iyi bir maaşa ve iş güvenliğine sahip olabilecekken kendi işlerini kurmak istemeleri ya da gelecek için başarı vadeden bir start-up’a girmeyi heyecanlı bulmalarının da nedeni bu. İş dünyası ise bu gidişata kendi çözümünü üretiyor ve çalışanlarını kurum içi girişim kurmaları konusunda teşvik ediyor. Kurumsal değerlerinde “yenilikçilik” olan her şirketin, girişimcilik kültürünü de değerlerine eklemesi gerekiyor. Çünkü girişimcilik, sadece start-up’ların olduğu maceralı bir film değil, bordrolu çalışanların da kendi fikirlerini hayata geçirdiği ve topluma yepyeni alışkanlıklar kazandırabildiği geniş bir ekosistem. Yani girişimcilik aslında bir “kültür.”
Ülkemizde son yıllarda özellikle gençler arasında, girişimcilik cazip bir seçenek olarak büyük rağbet görüyor. Bu gelişime karşın gençlerin önünde hala bu yaklaşımlarını “hayal, geçici bir heves” olarak gören bir kuşak da yok değil.
Kolay kazanç tuzağına dikkat!
Girişimcilik kültürünün bir diğer ayağını ise bu işe gönül verenlerin yaklaşımı oluşturuyor. Çünkü girişimciliğin zorlu bir yol olduğunu bilerek bu işe girenler de var, kolay yoldan para kazanacağı yanılgısına düşenler de. Hızlı ve çok para kazanma hedefi, girişimcilik ekosisteminde başarısızlığın habercisi niteliğinde. Tüm dünyanın bildiği Bill Gates, Steve Jobs ya Mark Zuckerberg gibi isimlerin sadece başarı hikâyelerine ve şirketlerinin cirolarına odaklanan gençler, “kısa zamanda çok kazanç” tuzağına kolayca düşüyor. Oysa bu isimlerin hayatlarına bakıldığında görülmesi gereken ilk şey, fırsatları değerlendirme ve gerçek ihtiyaçları anlama konusundaki yetenekleri…
Girişimcilik yolu iyi bir fikirle başlar, evet ama o yolun risklerini hesap etmemiş biri için kısa sürer. Bu yol, evvela cesaret isteyen, sürekli kendini geliştirmeyi zorunlu kılan, özverili ve disiplinli bir çalışma modeli gerektiren bir süreç. Ciddi zorluklar, riskler ve sorunlarla dolu. Bunları bilinçli olarak göze alabilen kişilerin başarıya ulaşma ihtimalleri de daha yüksek oluyor. Girişimci olmaya karar veren pek çok gencin bu konuda oldukça farkındalık sahibi olduğunu görüyorum. Kendilerini sürekli geliştirmeleri gerektiğini biliyorlar. İletişim becerilerinden finans yönetimine, strateji geliştirmeden sürdürülebilir bir iş modeli inşa etmeye kadar pek çok konuda eğitim programlarına katılıyorlar. Bu, hem yeni nesiller hem de ülke ekonomisi için son derece sevindirici bir gelişme. Zira girişimcilik bir macera filmi değil. Filmde başrolü kapayım derken figüran olmamak lazım…
Küçük ama potansiyeli yüksek bir alan seçin
Ünlü teknoloji girişimcisi Rizwan Virk, “Startup Myths and Models: What You Won’t Learn in Business School” adlı kitabında yolun başındaki girişimcilere üç temel öneride bulunuyor:
Güvendiğiniz ve size tamamlayan insanlarla çalışmaya çalışın.Küçük ama büyüme potansiyeli olan, hâkim olabileceğiniz bir pazar seçin.“exit” veya “değerleme” konularına çok fazla odaklanmayın. Bunun yerine ilk müşterilerinizin ürünlerinizi çok sevmesini ve size bir maliyeti olmaksızın yeni müşteri getirmesini sağlamaya çalışın” diyor.
Oldukça yerinde saptamalar ve öneriler. Genç girişimcilerin de kulak vermelerinin kendi faydalarına olacağına inanıyorum. “Girişimci“ ve başarılı bir toplum olabilmek dileğiyle…
Dr. Soner Canko
S&C Yönetim Danışmanlığı Kurucusu