Nihat Odabaşı: Nasıl “tesadüfen” olman gerektiği yerde olursun?
“Ne iş olsa yaparım” mantığının dayanılmaz gücünü, sihrini keşfetmekle başlıyor her şey.
8 çocuklu bir ailenin en ufağı olmak şöyle bir çocukluk demek: Ezik, kenarda duran, kalabalık sınıflarda okuyan, hep kenarlarda yatan...
Sonradan yeşeren kendini göstermeye çalışma, kanıtlama arzusu işte hep o çocuklukta kenarda, pısırık durmanın sonuçları!
Önce gitarla başladı her şey. Düz mantık: Gitar çalan çocuk olursam belki daha popüler olurum! Gitarı kaptığım gibi ders almaya gidiyorum. Sıfır beceri. Ama olsun! Gitar, her tatilde yanımda, mutlaka sırtımda. Cool duruyor ya... Havamdan geçilmiyor! Arada çalmamı ısrar ettiklerinde cevabım belli: “A, yok hiç çalamam. Havamda değilim...” Tamamen karizma!
“HALLEDERİZ ABİ...”
Hayat, tesadüfler zinciri. Sen “her yola gelirim” modunda oradan oraya savrulurken, bir bakmışsın “tesadüfen” olman gerektiği yerdesin. Fotoğrafçı olmam da tam olarak böyle, tesadüf eseri. Sanat yönetmeni aranıyor, “Yaptım” diyorum yapmadığım halde, hoop çekimin sanat yönetmeni oluyorum. Stilist arıyorlar, “Hallederiz” diyorum tecrübem olmamasına rağmen, hoop stilist oluyorum. Sonra o gün geliyor... Çekimin fotoğrafçısıyla birbirimize girdiğim gün... Tanıdığım tüm fotoğrafçıları arıyorum, yalvarıyorum, tık yok, kriz çok. Çekimi gerçekleştirecek fotoğrafçı yok. Son umut, Tamer Yılmaz’ı arıyorum...
“Nihat, Makina var mı yanında?”
“Var...”
“P tuşu var. Önce onu ayarla.”
“O ne?”
“Program!”
“Tamam, ayarladım. Şimdi?”
“Bas tuşa, çek.”
“Bastım...”
“Senin gözün iyi. Halledersin gerisini...”
GÖZÜ İYİ OLMAK
Tüm mesele bu zaten: “Gözünün” olması.
Hayatım, ablamlardan başlayarak, insanlara “Bu saç bence böyle fazla, değiştir”, “Öyle durma bak yakışmıyor sana, şöyle durman lazım” gibi yorumlar yaparak geçti. Ne yapmak istediğimi, hangi konuda iyi olduğumu hiç bilmiyordum. Tek bildiğim, bazı gördüğüm karelerin olması gerektiği kadar düzgün ve estetik olmamasıydı. “Styling”, “sanat yönetmenliği” vs. derken bir müddet hayatım fotoğraf çekimlerinde, fotoğrafçının ense kökünde durup durmadan yorum yapmakla geçti. Fotoğrafçının söyleyecek bir şeyi kalmazdı neredeyse.
“Nihat olmazsa poz vermeyiz biz” ile başlayan hikaye, kısa sürede işte böyle “Nihat çekmezse poz vermeyiz biz”e dönüştü.
https://www.youtube.com/watch?list=PLffpuPkY9qBYA8ERL_Z33FsGd32Ie4VXz&v=MNgYXee-PyI
Nihat Odabaşı | Fotoğrafçı & Yönetmen