Uyanış Rehberi - Aasma Estefan
Aasma Hanım, 20 küsür yıllık bir sınıf öğretmenliği geçmişiniz olduğunu, ardından eşinizin işi nedeni ile Türkiye'den ayrılmanız gerektiğini, ardından da yangında bütün eşyalarınızın yok olduğunu biliyorum. Sizin için büyük bir düşüşmüş o günler ancak aynı zamanda çıkışın da başlangıcı bu olmuş. Nasıl anlatırsınız, sizin hikayeniz nerede başlıyor?
Bence benim gerçek hikayem eşyalarımızın hepsini kaybettikten sonra başladı. Öncesi o kadar boş ve anlamsız ki.. O ateş, bütün geçmişimizi sildi ve bizi adeta sıfırladı. Benim maddeye (eşyalara) olan bağımlılığım, bu yangınla beraber yandı gitti. Benim uyanışımın önündeki en büyük engel olan materyalistlik, beni sarsarak, yerden yere vurarak, beni o egonun içinden geçirerek bitti ve gitti.
O yangınla çukurun en dibine düştüm, icimdeki karanlığın en dibini gördüm. En büyük tutkum en büyük sınavım olmuştu. Yaşadığım kayıplar, içimde bir boşluğa dönüştü sonra bu boşluğun yerini yavaş yavaş, yeni şeyler doldurdu. Ama bu sefer sadece benim ihtiyacım olan maddeler hayatıma girdi. Bir kaç ay içinde, yaşadığım üzücü süreçten, iyileşerek çıktım. Eskiye ait herşey ölmüştü hayatımda. Yeni bir ben doğdu. Hem de daha hafif ve daha sade. Ruhsal, fiziksel ve mental olarak büyük bir değişim yaşadım. Kendimi ilk defa tanımaya keşfetmeye başladım. Kendimle beraber hayatı, doğayı, hayvanları ve bitkileri tanımaya basladım. Onları yüzeysel olarak değil, derin bir bağla hissetmeye başladım. İlk defa görmeye başladığımı hissettim. Sanki daha önce kördüm ve göremediğim tüm detayları şimdi görebiliyordum. Sanki daha yeni doğmuştum. Bu yasadığım şeyin adı aslında ‘uyanış’tı.. Şu an geriye dönüp baktığımda, yaşadığımız yangının, başımıza gelen en iyi şey oldugunu düşünüyorum.. O an bunu görecek bilinçte değildim ve depresyona girmiştim ama şimdi geldiğim noktada o yangına, beni bana getirdiği için teşekkür ediyorum. Her bitiş; hayata yeni bir başlangıç yapmak için iyi bir fırsattır. Biteni canlandırmaya çalışmakla zaman kaybedeceğimize, bitişi kabul edip kendimizi özgürleştirmemiz ve yeniden başlamak için kendimize şans tanımamız lazım. Yeni başlangıçlar, yeni şeyler, daima enerjimizi tazeler ve kendimizi daha iyi hissettirir.
Kitabınızın adı ‘Uyanış Rehberi’. Uyanışta olan insanlar için rehber bir kitap yazmışsınız. Okuyucuların daha iyi anlaması için; ‘Uyanış’ nedir? Kısaca anlatır mısınız?
Uyanış; bilinç sıçraması demektir. Düşük titreşimden, yüksek titreşimli enerji alanına girmek demektir. Fiziksel dünyanın ötesini keşfetmek demektir. Beden, zihin ve ruh ile bütünleşerek gerçek var oluşun tadına varmak demektir. Her zerrenle, gerçek özgürlüğü hissetmek demektir. Etrafımıza ördüğümüz duvarları yıkmak demektir. İlahi olana bağlanmak ve onunla bütünleşmek demektir. Yaralarını görüp, onları sarmak ve iyileştirmek demektir. Karanlıkta kaybolmuş kendini yeniden bulmak demektir. Aynaya baktığında, ilk defa kendini görmek demektir. 'Ben' iken 'Biz' olmayı öğrenmek demektir. Başkaları diye tanımladıklarının; kendi kardeşin, parçan oldugunu anlamak demektir. En yakınındaki ve en uzağındaki kardeşinin acısına ağlayıp, sevincine ortak olmak demektir. Var olan herşeyin, tıpkı kendisi gibi 'Bütünün', yaratıcının bir parçası olduğunu bilmek demektir. Bütün çocukların annesi, babası olmak demektir. Bütün hayvanların sahibi ve koruyucusu olmak demektir. Doğayla bütünleşmek demektir. Dünyanın bir ucundaki kardeşinin acı çekişini hücrelerinde hissetmek demektir. Sokakta aç gezen canlı bırakmamak demektir. Başkalarına yardım ederken mutlu olmak demektir. Bize dayatılan yalanları ve sınırlamaları aşıp, gerçeğe ulaşmak demektir. En önemlisi de...Uyanış; Kim olduğunu hatırlamak demektir…
Şu an dünya düzenini anlamayan, neden bu dünyada olduğunu bulamamış, hayat amacını ve gerçekleri sorgulayan pek çok kimse için çok önemli bir rehberlik görevi üstlenmiş durumdasınız.. Hayat amacınızı nasıl anlatabilirsiniz?
Evrenin her zerresinde zıt kutupluluk vardır ve kutupluluk evrimleşme, büyüme için gereklidir. Işık karanlığın içinden doğar. Bu yüzden her iki kutup gereklidir. Biz bu zıt kutupluluğu karanlık ve ışık taraf olarak tanımlıyoruz. Dünyadaki zıt kutupluluk realitesinde, karanlık ve ışık tarafın da kendi gayretleri var. Ancak binlerce yıldır, dünyadaki dişil enerjinin bastırılarak, eril enerjinin güçlendirilmesinden dolayı ışık ve karanlık arasındaki, denge karanlık lehine büyüdü ve kaos oluştu. Dünyada bilinçli olarak çok fazla negatif enerji üretildi. Bundan sonraki dönemde; dünyada büyük bir değişim bekleniyor. Uyanan bilinçler, yeni bir çağı başlatacaklar. Bu süreçte, dünyada pozitif enerjiyi çoğaltmak, sevgiyi ve barışı yaymak amacıyla, üst bilinçli ruhlar geldi. Bu ruhlara biz ‘ışık işçisi’ diyoruz. Gelen bu ışık işçilerinin çoğu dünyadaki zor koşullardan dolayı, kayboluyor, uyanamıyor ve misyonunu yapamıyorlar. İşte, hayat amacının, dünyada yiyip, içip, çoğalma olmadığına inanıp daha fazlasını bulmak için yola çıkmış ruhlara; dünyaya geliş amacını bulma ve pozitif enerji üreterek dünyaya, insanlara, doğaya ve hayvanlara katkıda bulunmaları için yardım etmeye çalışıyorum. Yaşadığım deneyimleri ve aldığım kanallık bilgilerden yararlanarak onlara ışık oluyorum. Dünyayı daha da güzelleştirmek için neler yapabileceklerini anlatıyorum.
Kitabınızda içinde bulunduğumuz dönemi ve bu döneme karşı olan hazırlıkların neler olabileceğini anlatıyorsunuz.. Bu gibi konulara uzak olan pek çok kimse var şu an dünyada.. Basit bir dille nasıl anlatabilirsiniz.. Uyanış döneminde dünyada neler değişecek? Neye karşı hazırlıklı olmalıyız?
Farkındalıkla etrafımıza baktığımızda, bir şeylerin hızla değiştiğini gözlemleyebiliriz. Zaman hızlandı ve biz günleri artık daha kısa hissediyoruz. İnsanlarda bilinç büyümesi var. Körü körüne bağlı olduğumuz bir çok inancımız sarsılıyor ve bakış açımız değişiyor. Toprak uyanıyor ve yer altından dünya tarihini değiştirecek kanıtlar çıkıyor. İklimler değişiyor, yeni tür bitkiler ve hayvanlar keşfediliyor. İnsan, doğa ve hayvanları sömüren kapitalist sistemler çöküşe geçti. Kurdukları bankacılık, ekonomi ve eğitim sistemleri çöküşe geçti. Zenginler, dev holdingler para kaybediyor ve küçülüyorlar. Teknoloji hızla ilerliyor ve artık icatların önünü kesemiyorlar. İnsanlardan yüzyıllardır saklanan bilgiler, açığa çıkıyor ve gerçekler çok hızlı ifşa oluyor. Bütün bu değişimlerin nedeni dünya annenin, uyanış yaşıyor olmasıdır. Onunla beraber üzerindeki her varlık da uyanış yaşıyor. Uyanış dönemi ilerledikçe, Dünyanın titreşimi yükselecek ve böylece dünyada sevgi, barış, şefkat artacak. Eskiye ait herşey yavaş yavaş değişecek. Yönetim sistemleri daha çok topluma öncelik verecek ve insan, hayvan, doğa odaklı olarak yeniden şekillenecek. Okullardaki eğitim sistemleri değişecek. Bankacılık sistemleri, ekonomik sistemler değişecek. Doğada yaşam, şehir yaşamlarına tercih edilecek. Teknolojinin ilerlemesiyle insanlar daha az çalışarak daha çok kazanacak ve çok daha az vergi ödeyecekler. Hastalıklar azalacak, tedavisinde doğal ilaç ve şifa yöntemleri kullanılacak. Yaşam süreleri uzayacak ve doğum oranları azalacak. Böylece nüfus yavaş büyüyecek. Hücre kodlamasıyla tedavi yöntemleri uygulanacak. Klonlama ve 3D organ üretimi hızla yaygınlaşacak. Dünyada beşinci boyut realitesi yavaş yavaş inşa olacak. Bu değişimleri önümüzdeki 30 yıl boyunca göreceğiz. Elbette karanlık taraf boş durmayacak ve bu değişimi engellemek için elinden geleni yapmaya çalışacaklardır. Bulaşıcı hastalıklar, savaşlar, terör ve politik oyunlar onların en sevdiği argümanlardır ama bir sonuca ulaşamayacaklardır. Çünkü bu değişime hiç bir güç engel olamayacak. Dünya anne, öyle yada böyle kendisini yenileyecek ve beşinci boyuta yükseltecek. Ona eşlik edip etmemek bizim seçimimizdir.
Sizi kitabınızdaki isim ile yani 'Aasma Estefan' olarak tanıyoruz, ancak gerçek isminiz bu değil sanırım.. Bu isim nereden geliyor?
Meditasyon sırasında bağlandığım hologram ortamda bir anda yazılı olarak bu ismi gördüğüm için takma isim olarak kullanmam gerektiğini hissettim ve kullandım. Önce blogda bu ismi kullandım. Çok sevildi ve enerjisi beğenildi. Sonra da tüm sosyal medya hesaplarımda ve kitabımda aynı ismi kullanmaya karar verdim.
Kitabınızda dünya yaşamının bir illüzyon olduğunu ve evrimleşmemiz icin hazırlanmış bir okul olduğunu yazmışsınız. Bunu biraz açıklar msınız?
Madde olarak algıladığımız herşey aslında illüzyondur. Şimdi burda fiziken var olduğumuzu sanıyoruz ama değiliz. Aslında enerjiden oluşmuş birer hologramız. Esas bütünümüz başka boyutta yasarken kendimizden gönderdiğimiz küçük parçacıklarla, yani avatarlarımızla farklı katmanlarda ve boyutlarda yaşamı deneyimleriz. Dünya yaşamı da bu yerlerden biridir. Gerçek sandığımız şeyler aslında birer illüzyon... bir oyun. Gelişimimiz icin gerekli bir tür bilgisayar oyunu. Belirli bir senaryoya göre hazırlanmış ve kurgulanmış bir oyun. Simülasyonun içindeyken, yönümüzü seçimlerimizle belirliyoruz. Aslında fiziki hiçbir şey yok etrafımızda. Hersey boşluk...enerji.. Beynimiz bize öyle gösterdiği için biz var sanıyoruz. Yediğimiz yemeklerden tutun, koku ve renklere kadar, belirleyici tek faktör beyindir. Beynimizdeki bilgisayarımsı bir sistem, projeksiyon yöntemiyle bize ne gösteriyorsa biz onu görüyor ve ona inanıyoruz. Bu yüzden beynimizi dışardan programlıyorlar, düşüncelerimizi şekillendirerek yaşamımıza yansıtıyorlar. Bu bilgi ve teknolojiye sahip olanlar, nasıl bir hayat yaşamamızı istiyorlarsa bizi ona göre programlıyorlar. Araç olarak; medyayı, film ve müzik endüstrisini, eğitim sistemlerini kullanıyorlar. Bizi tek tip düşünen robotlara dönüştürüyorlar. Çünkü bizler programlanabilir varlıklarız. Beynimizin bu programlanabilir özelliği ile (alıcı-verici olması sebebiyle) sadece dünyadan değil, dünya dışı ırklarca da programlanabilir, kodlar veya yüklemeler alabiliyoruz. -Download- tarzı bu yüklemeler ya direk bilgi şeklinde yada kodlar halinde gelebiliyor. Bu kodlar; geometrik sekiller, sayılar veya renkler şeklinde olabiliyor. Meditasyon halinde veya rüya halindeyken gelen bu kodları ve yüklemeleri bazen yakalamamız mümkündür. Yüklemeler yapılmadan önce renkli simler şeklinde yağan enerji yağmurları ile (ışık banyosu) frekansımız hazırlanıyor. Sonra yükleme başlıyor.
Son olarak, şu an Dünya nereden nereye doğru gidiyor ve bize düşen en büyük görev nedir? Hiçbir şey yapamıyorsak bile ne yaptığımızdan emin olmamız gerek, içinde bulunduğumuz dünya gezeninde bizi daha iyiye ne ulaştırır sizce?
Dünya, yeni bir titreşime ve bilince geçmek için, eskiye ait olandan kurtulmaya çalışıyor. Onu doğum sancıları çeken bir anne gibi düşünebiliriz. Doğum tamamlandığında, tüm acıları son bulacak ve o bir üst frekansta yeni bir başlangıç yapmış olacak. Bütün dünya, şu anda karanlık bir tünelden geçiyor. Bu tünelde; savaşlar, yangınlar, hastalıklar, depremler, volkanik patlamalar, toplumsal ve bireysel travmalar, şiddet, baskı, yokluk ve öfke var. Bütün olarak bunların içinden geçerek, yaşayarak ışığa kavuşacağız. Değişmesi, dönüşmesi gereken herşey, kendisini gösterecek ve bitecek. Tanıklık bittiğinde, yenisini inşa etmek icin harekete geçeceğiz. Bizim görevimiz budur. Daha iyi bir dünya yaratmak için; koşulsuz sevmeyi öğrenmeliyiz. Sevmeye öncelikle, kendimizden başlamalıyız. Doğayı korumalıyız ve ona saygı duymalıyız. Çünkü doğaya karşı savaşan hiç bir canlı hayatta kalamaz. Hayvanları her türlü şiddetten, acıdan korumaya çalışmalıyız. Dünyadaki her varlık, görünmez enerji bağlarıyla birbirine bağlıdır. Birindeki acı, digerlerinide etkiler. İnsanlar, doğayla, bitkilerle ve hayvanlarla bağlarını göremediği için gelişemiyor. Bizim gelişimimiz onlarla olan ilişkilerimize bağlıdır. Onlar iyileşirse biz iyileşiriz, gezegenimiz iyileşir.